Çocuklarda benlik saygısının gelişmesi

Çocuklarda benlik saygısının gelişmesi

Benlik saygısı, en genel anlamda kişinin kendi ile barışık olması anlamına gelmektedir. Kişinin, kendinden, hayatından, yaşadıklarından ve yaptıklarından memnun olarak doyum sağlamasıdır. 

Kişi, benlik saygısı geliştirirken bunu tek başına oluşturmaz. Bunun oluşması için dışsal faktörlerin rolü oldukça önemlidir. Bu durum, küçük yaştan itibaren gelişmeye başlar. Temelleri henüz çocukluktan başlayarak atılır ve zaman içerisinde gelişerek oluşmaya devam eder. 

Çocuklar, öncelikle bakım veren kişileri tanımaya başlar. Bunlar genellikle anne ve baba olmaktadır. Ardından çevreyi tanımaya başlar. Anne ve babanın yanı sıra çevre ile de ilişki kurmaya başlar. Bu ilişkiler, çocuğun ayrışıp bireyleşmesinde önemli rol oynar. Bu nedenle bu ilişkilerin nasıl kurulduğu oldukça önemlidir. 

Sağlıklı bir benlik saygısı oluşması için ilk olarak, ailenin çocuğa karşı tutum ve davranışları önemlidir. Aileler zihinlerinde oluşturdukları çocuk algısı ile onu birey olarak görme yerine biyolojik ve fiziksel ihtiyaçlarını doyurmaya çalışırlar. Çocuğu sürekli hata yapan, hiçbir şeyden anlamayan, hiçbir şey bilmeyen bir varlık olarak görmemek gerekir. 

Aileler, çocuğun olumlu bir benlik saygısı oluşturabilmesi için öncelikle onu olduğu gibi kabul ettiklerini hissettirmelidirler. Şu mesajı vermelidirler : ‘’ Sen nasıl olursan ol, hata dahi yapsan da biz seni seviyoruz ‘’. Bu mesaj, çocuğun güveninin kazanılmasına yol açar. Güveni kazanılmış bir çocuk daha rahat hareket eder. Daha girişken olur çünkü korkmaz. Arkasında onu koşulsuz kabul eden bir ailesinin olduğunun farkında olur. Güveni kazanıldıktan sonra, hata yapınca bunu düzeltmek daha kolay ve rahat olur. Çocuk, aile ile iş birliği kurmaya meyilli hale gelir. 

Koşulsuz kabulün yanında çocuğu, aşağılayıcı ve suçlayıcı ifadelerden kaçınmak gerekir. Hata yaptığında, bir şey kırdığı zaman, derslerinde başarısız olduğu zaman ona suçlayıcı ve hakaret içeren sözler söylenmemelidir. Eşyası alınırken izin isteyerek alınmalıdır. Odasına girince kapıyı çalmak gerekir. Üzerini değiştirirken, bunun kendine ait özel bir alanda yapılması sağlanmalıdır.  Bu, çocuğa saygı duyulduğunu, özel ve önemli olduğunu hissettirir.

Kendini önemli ve başarılı hissetmek, benlik saygısının oluşmasında önemli bir faktördür. Aile çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre ona sorumluluklar vererek bunlarda başarı sağlamasına olanak tanıyabilir. Örneğin; üç yaşındaki çocuğunuza odadaki çiçekleri sulaması için fırsat verebilirsiniz. Hamur yoğurduğunuz zaman size yardım etmesini ve o yemekte onunda bir katkısının olduğunu hissetmesini sağlayabilirsiniz. Sofraya yardım etmesine izin verebilirsiniz.

Çocuğu başkasının yanında azarlamamaya, küçük düşürmemeye dikkat edilmelidir. Bu, çevreye karşı güvenini kırar. Çevrenin gözünde, önemli olmadığını hissettirir. Girişkenliğini engeller. İlişkilerine zarar verir. 

Benlik saygısı, bireyin hayatından doyum sağlaması, en güzel şekilde yaşaması ve olumlu bir ruh hali geliştirebilmesi için sağlıklı olarak şekillenmelidir. Bu şekillenmenin temelleri, çocukluktan başladığı için ailelere büyük görev düşmektedir. Çocuklar ile ilişkilerde kapsayıcı ve kabul edici olunmalıdır.

Narsist kişilik bozukluğu

Narsist kişilik bozukluğu

Narsizm, benmerkezcilik ve büyüklenmecilik olarak tanımlanabilir. Narsist kişilik bozukluğu olan bireyler empati kuramazlar. Başkalarının duygularına, değer yargılarına, fikirlerine ve düşüncelerine önem vermezler. Duyarsız kişilerdir. Her alanda her ortamda ön plana çıkmaktan ve daima övülmekten çok hoşlanırlar. Başkalarını kolaylıkla ezip geçebilen ve bu durumdan rahatsız olmayan, umursamayan bireylerdir. Görkem arayışına ve baskın bir yapıya sahip olmayı arzularlar. 

Narsist bireyler, içsel süreçlerinde kendilerini değersiz hissetme eğilimindedirler. Eleştiriye karşı kabul edici bir tutumları yoktur. Başka insanları, kendi istek ve arzuları için kullanmaktan rahatsız olmaz bilakis keyif alırlar. Aşırı derecede güç arayışındadırlar ve ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar bundan doyum almazlar. Sürekli sevilmek ve değer görmek isterler. Ne kadar sevilip değer görseler de bu onlara doyum sağlamaz. Kendilerini, eşi ve benzeri bulunmaz olarak görürler. Birçok meziyetin en güzeli ve en ideali kendilerinde toplanmış gibi bir algıya sahiptirler. Kendilerine saygı göstermeyen kişileri sevmezler ve küçümserler. Eğer bu beklentileri karşılanmazsa kendilerine olan saygıları yani benlik saygıları sarsılır ve çökkünlük yaşayabilirler. 

Narsist bireyler, zaman geçtikçe ilerleyen yaşları ile birlikte kendilerinde işlevsellik düştükçe, gençliklerindeki güç ve güzellik kaybolmaya başladıkça zorlanmalar yaşarlar. Bu durumu kabul etmek oldukça güç olabilir. Zaman geçtikçe yalnızlıklarını daha çok hissederler. Depresyon geliştirebilirler.

Narsist kişilik bozukluğunun sebepleri arasında henüz çocukluk döneminde sağlıklı bir kişilik yapısı oluşturabilmek için çevreleri ile doğru bir ilişki ve etkileşim geliştirmelidirler. Ancak çevreden ve çoğunluklada anne ile babadan yeterli düzeyde duygusal ilgi ve yakınlık görmemiş kişilerde duygusal gelişim sağlıklı olmaz. Anne ve baba tarafından onaylanmayan, takdir edilmeyen ve gerekli kabul görmeyi yaşamayan bireyler duygusal anlamda oldukça eksik kalırlar. Duygusal olarak bağ kurmadan sadece yüzeysel olarak yüceltilmiş, aşırı derecede korunmuş ve her isteği fütursuzca karşılanmış çocuk zaman geçtikçe narsist eğilimler ortaya çıkarmaya başlar. Çünkü bu bireyler neden ve ne için olduğunu bilmeden şımartılmışlardır. Yerine ve zamanına göre gereksinimleri sağlıklı oranda karşılanmadığı için sağlıksız bir kişilik bozukluğu geliştirirler.    

Çocuklar için mahremiyet eğitimi

Çocuklar için mahremiyet eğitimi

Mahremiyet kelimesi, arapça kökenli bir kelimedir ve ‘’haram’’ kökünden gelir. Haram ise kelime manası olarak, ‘’sınır’’ anlamına gelmektedir. Mahremiyet, bireyin başka kişiler ile, çevre ile kurulan ilişkilerinin ölçüsünü belirler. Kişiye ait özel hayatının korunmasını ifade eder.

Mahremiyet olgusu, insan fıtratına yaratılış itibariyle işlenmiştir. Bunun en güzel şekilde tezahür edebilmesi için sağlıklı olarak şekillendirilmesi gerekir. Çocuk, kendini ve çevresini tanımaya başladıkça mahremiyet eğitimi kendisine kazandırılmalıdır. Böylece, başkaları ve kendisinin sınırını öğrenecektir. 

Mahremiyet eğitiminde önemli olan üç unsur; mekan, beden ve bilgidir. Çocuk özel bir mekansal alanı olduğunu, bedeninin kontrolünün kendi özeli olduğunu ve kendine ait özel bilgilerinin olduğunu bilmelidir. 

Toplumumuzda en sık rastlanan yanlışlardan biri; çocuğun ebeveynleri dahil olmak üzere yakın çevresi ve akrabaları onu, istedikleri gibi kucaklarına alabileceklerini ve öpebileceklerini düşünürler. Çocuğu sevmek, doğal bir istektir. Ancak onu öpmek ve sevmek isterken, kendi rızası olması gerektiğini ona öğretmek gerekir. Bu nedenle, böyle durumlarda ondan izin almak gerekir.  

Aileler özellikle en sık rastlanan şu konulara dikkat etmelidir;

Çocuğun özel bölgelerine yönelik şaka yapılmamalıdır.                                                                             Çocuğu severken özel bölgeleri sevgi yerleri olarak kullanılmamalıdır.                                                          Çocuğun yaklaşık altı aydan sonra altını değiştirirken kimsenin olmadığı ortamlar tercih edilmelidir. Otobüs, dolmuş vs. toplu taşıma araçlarında çocuk yabancı kimselerin kucağına verilmemelidir.    Erkek çocuğa yönelik cinsel bölgeleri ile şaka ve sevgi söylemleri yapılmamalıdır.                           Yabancı kişilerin çocuğu rahatlıkla sevip öpmesine kucağına almasına izin verilmemelidir.

Çocuktan izin alınmadan bedenine dokunulduğu takdirde, kendi özelinin sınırlarını kavrayamaz. Başına bir istismar durumu geldiği zaman, bu durumun farkını göremez ve bunu engelleyemeyebilir. Çünkü çocuk, ailesi ve yakınları tarafından kendi izni olmadan sıkça kucağa alınıp öpüldüğü için asıl istismar durumu onu rahatsız etmeyecektir ve bunu fark etmeyecektir.

Yaklaşık iki buçuk ve üç yaşlarına geldiği zaman mahremiyet eğitiminin öğretilmesi gerekir. Ebeveynler bunu yaparken, çocuğa karikatürize bir insan resmederek özel alanların nereler olduğunu göstermelidir. Bu alanları, kendinden ve gerektiği zaman annesinden başka kimsenin görmemesi gerektiğini, dokunmaması gerektiğini anlatmalıdır. Anlatılanın aksi bir durum oluştuğu sırada, çocuğa karşı koyma yetisini öğretmelidir. O mekandan uzaklaşması gerektiği söylenmelidir. Yaşadığı durumu,  anne eve babasına rahatlıkla anlatması gerektiği anlatılmalıdır. Ebeveynler mahremiyet ile ilgili sorulan sorulara, çocuklarının seviyesine uygun cevap vermelidir. Onları ayıplayarak konuyu kapatmamalıdırlar. Bu durum, çocukların korkmalarına ve başlarına olumsuz bir durum geldiği takdirde bunu saklama yoluna götürür.

Kendi sınırlarını bilen ve başkalarının sınırlarını bilerek özel hayatın önemini kavrayan nesiller için ailelerin mahremiyet eğitimine oldukça önem vermeleri gerekmektedir.

                                                                                                            

Akran Zorbalığı

Akran Zorbalığı

Akran zorbalığı, aynı yaş grubuna sahip ve aynı gelişimsel döneme sahip bireylerin birbirlerine uyguladıkları sözel, fiziksel, psikolojik şiddettir. Genellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde görülür. En çok, çocuğun sosyal etkileşiminin olduğu okul, kreş gibi yerlerde görülür. Zorbalık; dışlama, alay etme, fiziksel zarar verme, eşyalarına zarar verme gibi şekillerde görülebilir. Örneğin, çocuğun gözlüğü ile dalga geçme, peltek diye dalga geçme, kişilik özelliklerinden kaynaklı olarak dışlama veya herhangi bir sebep yokken dışlama, eşyalarına zarar verme, tehdit etme gibi olabilir.

Akran zorbalığına maruz kalan birey için bu durum oldukça önemlidir. Onun öz güvenini zedeleyebilir. Benlik saygısına zarar verebilir. Kendini yetersiz görme ve kendini sevmeme gibi durumlara neden olabilir. Kendini dışlanmış hisseden çocuk yalnızlık duygusuna kapılarak depresyon yaşayabilir. Özgüveninin ve benlik saygısının düşmesinden kaynaklı olarak farklı kişilik örüntüleri geliştirebilir. Psikolojik problemlerinin yanı sıra sosyal geri çekilme ve sosyal düzenleme kapasitelerinde önemli sorunlar yaşayabilir. Akademik başarısı önemli derecede düşebilir.

Çocuklarımızın zorbalığa uğrayıp uğramadığını anlamak için, onları gözlemlemeliyiz. Okuldan geldiği zaman duygusal olarak nasıl bir hal içinde olduğuna, okula gidip gitmemek isteme durumuna, okulda yaşadıklarını ne derecede paylaştığına, ders başarısına dikkat edilmelidir. Çocuk önceden olmayan ama sonradan ortaya çıkan şikayetlerde bulunuyor mu diye bakmalıyız. Örneğin, artık gözlük takmamak istediğini söylüyor veya boyundan şikayet ediyorsa ya da herhangi bir fiziksel özelliğinden şikayet ediyorsa buna dikkat edilmelidir.

Ebeveynler, çocukları okullarında ziyaret etmelidir. Ders aralarında onlarla vakit geçirmeli, arkadaşları ile tanışmalıdır. Çocukların öğretmenleri ile iletişim içerisinde olmalıdırlar. Çocukları ile duygusal olarak ilgilenmeyi ihmal etmemelidirler. Mutlaka sohbet etmeli ve onarlı dinlemelidirler. Kabul edici olmalı ve anlayış göstermelidirler. Kabul edici olmak çocuğun sıkıntı veya sorununu daha rahat anlatabilmesine olanak sağlar. 

İlerde zorbalık yapan bir çocuğa sahip olmamak için ebeveynler çocuklarına, başkalarını düşünebilmeyi ve başkalarının duygularının farkında olarak onların duygularını hissedebilmeyi öğretmelidirler. Bunu yaparken önce kendi duygularını dile getirmek ten başlayabilirler. Üzüldükleri zaman, sevindikleri zaman, sinirlendikleri zaman bu duygularını dile getirerek anlatmalıdırlar. Çocuklarının, başkalarına yardım içerikli aktivitelere katılmalarını sağlayabilirler.